Çernobil
ve kapitalizmin nükleer santraller belası
Necati
Abay
4
Mayıs 2016
İnsanlık, kapitalizmin bin bir türlü belasıyla yüz yüze.
Bunlardan biri de Nükleer santrallerdir.
Bundan tam 30 yıl
önce, takvim yaprakları 26 Nisan 1986’yı gösterdiğinde insanlık büyük
bir felaketle yüz yüze geldi. Bu, 20. yüzyılın ilk büyük nükleer felaketiydi.
Ukrayna’nın Çernobil kentindeki Nükleer Güç
Reaktöründe meydana gelen patlama sırasında yüzlerce insan öldü, binlerce kişi ise Radyasyonun
yol açtığı kanser hastalıkları yüzünden yaşamını yitirdi. Atmosfere büyük
miktarda fisyon ürünleri salındı.
30 yıl sonra bugün hâlâ Çernobil çevresinde Radyasyon
seviyesi çok yüksek.
Dahası, Reaktörün üzerini acilen örtmek için dökülen
beton etkisini 30 yıl sonra yitirdiği için felaketin 30.yıldönümünde de yeni
tehlikeler söz konusu.
Artık Çernobil civarındaki terkedilmiş kentler ve
kasabalarda on binlerce yıl yaşanamayacak!
20. yüzyılın ikinci büyük nükleer felaketi
ise
Fukuşima’da, 11 Mart 2011’deki 9.0 büyüklüğündeki
Tohoku depremi ve Tsunamisi sonrasında yaşandı.
Fukuşima Nükleer Santrali kazası sonrasında da atmosfere bol miktarda radyoaktif madde salınımı
gerçekleşti.
Bu iki nükleer felaketin ardından çevreci
örgütlerin ve ilerici toplumsal muhalefet güçlerinin duyarlılığı ve
mücadelesiyle, nükleer santral üreticisi emperyalist-kapitalist güçler
üzerindeki baskı ve basınç arttı.
Avrupa’daki nükleer santraller de patlamaya
hazır birer nükleer bombaydı.
Alman emperyalizmi, toplumsal muhalefetin baskısının
bir ürünü olarak 2022 yılına kadar tüm nükleer enerji santrallerini
kapatmayı planladığını açıklamak zorunda kaldı.
Dünyanın en büyük ikinci nükleer enerji üreticisi olan
Fransız emperyalizmi de nükleer reaktörlerin inşasını 2 yıllığına erteleme
kararı aldı.
İngiltere başta olmak üzere AB emperyalistleri yeni
nükleer santraller kurma projesini sürdürüyorlar.
Avrupa emperyalistlerinin nükleer santrallerden kolay
kolay vazgeçmeyecekleri, toplumsal baskı ve basınç arttığında projelerini
farklı ülkelere kaydırma peşinde olacakları çok açık.
Mevcut nükleer santrallerin ömürlerinin 30-40
yıl olması nedeniyle örneğin Alman emperyalistlerinin 2022 yılına kadar
santralleri kapatma kararları pratikte fazla bir önemi bulunmuyor.
Bu sözlerinde dursalar bile asıl sorun, nükleer atıkların
temizlenmesi, depolanması ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu da on yıllarca
sürecek bir çalışmayı gerektiriyor.
Dahası Nükleer atıklar, yer altında, depremden veya doğal
olaylardan etkilenmeyecek şekilde güvenli bir biçimde binlerce yıl saklanması
gerekiyor.
Uzmanlar, bu çalışmanın on milyarlarca Euro maliyeti
olacağını belirtiyor.
On yıllardır bu enerjiden kâr eden Nükleer
enerji tekelleri, ortaya çıkacak ek “riziko giderleri”nin sadece üçte birini
yani 23 milyar Euroyu ödeyerek sorumluluktan kurtulma peşindeler.
AB emperyalistlerinin “hapçı” çözümü
Aç gözlü, yağmacı, talancı AB emperyalistleri Nükleer enerji
santralleri konusunda kalıcı çözüm yerine, palyatif tedbirlerle ve sürece yayma
taktikleriyle zaman kazanmaya çalışıyor.
Ürettikleri çözümlerden birisi, -aslında çözümsüzlük-
nükleer santral kazasında oluşabilecek radyasyon sızıntısı ihtimaline karşı
iyot tabletlerinin halka dağıtılması oluşturuyor. Avrupa ülkelerinin çoğunda
nükleer santral çevresinde yaşayan insanlara önleyici iyot hapları dağıtılıyor.
Bu haplar radyasyona karşı insanları korumuyor sadece
tiroit kanserinden bir ölçüde koruyabiliyor.
AB emperyalistler, halkla
adeta alay edercesine “iyot tabletlerini” şaşalı propagandalarla Avrupa halklarını oyalamanın, aldatmanın, beklenti içerisine sürüklemenin
vesilesi yapıyor, insanlığın
başına bela ettikleri Nükleer Santral konusunda “hapçı çözüm” yoluyla paçayı
kurtarmaya çalışıyor.
Çok açık ki, Nükleer Santrallar konusunda
da AB emperyalistlerine karşı başta çevreci örgütler olmak üzere ilerici,
devrimci toplumsal muhalefet güçleriyle uzlaşmaz bir mücadele yürütülmesi
yaşamsal önemdedir.
“Hapçı çözüm”ler yerine Nükleer
Santrallerin bir an önce kapatılması, yenilerinin kurulmasının yasaklanması ve
binlerce yıl saklanabilecek şekilde depolanması tedbirlerinin acilen alınması
için AB emperyalistleri üzerinde baskı ve basıncı artırmak, bu konuda da
birleşik mücadeleyi geliştirmek gerekiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder